Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hastalık Kataloğu
Canlı
Enfeksiyon
Çiftleşme
Memeli
Gebelik
Jinekoloji
Kertenkele
İfade
Evrim Ağacı
Mars
Kanıt
Şehir Hastanesi
İnsanlık
Erkek
Evrim Tarihi
Newton
Çocuk
Kas
Yas
Ses Kaydı
İngiltere
Bağışıklık Sistemi
Gen İfadesi
Araştırmacılar
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Tüm Reklamları Kapat
Salih Omurtay
Salih Omurtay
49K UP
Ekleyen

Polikistik Over Sendromu (PKOS) literatürde ilk olarak Stein ve Leventhal tarafından 1935 yılında tanımlanmıştır. PKOS üreme çağındaki kadınlarda sıklıkla görülen hormonal bir bozukluktur. Polikistik Over Sendromlu kadınlarda seyrek veya uzamış menstrüel periyotlar görülmekle beraber yüksek androjen (testosteron, dihidrotestosteron ve androstendion hormonları) seviyeleri de görülebilir. Buna bağlı olarak yumurtalıklarda küçük sıvı birikimleri olarak bilinen folliküller oluşur. Sonuçta sağlıklı ve düzenli yumurtlamada sorunlar ortaya çıkar.

Polikistik Over Sendromu'nun asıl nedeni bilinmemektedir. Dikkate değer kanıtlar incelendiğinde hem kalıtımsal ve kalıtımsal olmayan faktörlerin hem de intrauterin (anne karnındaki yaşam) ve ekstrauterin (doğduktan sonraki yaşam) faktörlerin Polikistik Over Sendromu ile ilişkili olduğu görülmektedir. Polikistik Over Sendromu'nun bir "hastalık" değil bir "sendrom" olduğu düşünüldüğünde çoklu patolojik açıklamayla tanımlanabileceğini de akılda tutmak gereklidir. Erken tanı ve tedavi ile birlikte düzenli kilo kaybı, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları gibi uzun dönem komplikasyonların gelişme riskini azaltmaktadır.

29
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Üzeyir Azam
Üzeyir Azam
1,353 UP
yapay zekanın ilerlemesi bircok meslekteki kişiyi koltugundan edebilir. Çünkü bu yapay zeka senin istediğin komutları sana işi savsaklamadan yapma olanaği sunuyor. Ayrıca problem de cıkarmiyor verilen emirleri kusursuz yerine getiriyor. Ama insanlarda dinlenme mola işi umursamama gibi bircok sorun mevcut. ve bir kerelik alip mutlu mesut sizi üzmeyen bir zekayla işlerini yürütebilecek bir yazılım
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
57:11
Mahmut Serdar Keskin
Seslendiren
Coğrafya denilince zihninizde nasıl bir düşünce oluşmaktadır? Coğrafya, halk arasında bir bölgenin, ülkenin genel özelliklerini öğrenme başkent adlarını...
20
  • İndir
  • Dış Sitelerde Paylaş
Ufuk Derin
Aktaran

Uzun mesafe koşusu sadece modern maratoncular için bir hobi ya da sosyal medyada paylaşım malzemesinden ibaret değildir. Nature Human Behaviour dergisinde yayınlanan bir çalışma, avlanırken uzun mesafe koşmanın antropolojik tarihine yeni bir bakış açısı getirerek yiyecek arama gibi diğer geleneksel avlanma yöntemleri kadar verimli olabileceğini gösteriyor.[1]

Bulgular, dayanıklılık takibi hipotezi adı verilen bir fikri destekliyor. Çalışmanın yazarları olan evrimsel antropologlar Kanada Trent Üniversitesi'nden Eugène Morin ve Davis Kaliforniya Üniversitesi'nden Bruce Winterhalder, şöyle anlatıyor:

9
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Sizden Gelenler
Yıllarsır sizi takip ediyorum, daha öncesinde keşfetmediğime hala üzülüyorum. Çalışmalarınız ve gayretleriniz için çok tebrik ve teşekkür ediyorum. Bilimle kalıyoruz.
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

İnceleme
Esat Kudret
İnceleyen
Toroslardan Gürleyen Yiğit: İNCE MEMED
“çakmağı yandıran kavdır
demiri dövdüren tavdır
dayan ince memed
şimdi direnecek çağdır"
Sizi alıp götüren bir şah eser. Bu öylesine bir alıp götürme değil, betimlemeleri öyle olağanüstü ki; dağdaki top ateşi siz tutuşturuyor, tereyağını siz kavuruyorsunuz. Tereyağlı Çorbanın tadını alabiliyorsunuz. Kızarmış ekmeğin de…
Fakat aynı zamanda haksızlığa, zulme karşı İnce Memed oluveriyorsunuz bir anda ve öfkeniz bileniyor. Onunla umutlanıyor, onunla cenk ediyorsunuz. Çektiği acılara ve sevdalara da ortak oluyorsunuz.
Matrix’te yenen bifteğin gerçek olmadığını yiyen bilebiliyor fakat İnce Memed’de Sevgili Yaşar Kemal’in o muazzam gözleme dayalı muazzam kalemi bu bilinci elinizden alıp götürüyor ve diyor ki: Hikâyenin neresinden devam etmek istersen sen şekillendir.
Ancak buna rağmen, kaleminiz ve düş dünyanız ne denli iyi olursa olsun bir süre sonra onun yolunun üstünde olduğunuzu ve hikayesinin öznesine dönüştüğünüzü fark ediyorsunuz.

ince memed toroslar'dan gürledi
buhurcular kulak verip dinledi
onyedi kurşunu yedi ölmedi

dayan ince memed dayan
n'idelim gardaş n'idelim oy
tut elimden ince memed
gidelim dağlar gidelim oy

kıratın boynunda püsküllü koza
kanlarım damladı çimene toza
kurtulursam eğer sorarım size

buhurcular bölük bölük geldiler
atlarımı delik delik deldiler
duvarın dibinde resmim aldılar

ak kağıt üstünde
tanıyın beni gardaş n'idelim oy
dayan ince memed dayan
n'idelim gardaş n'idelim oy
tut elimden ince memed
gidelim dağlar gidelim oy
10.0/10
(10 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
7
0 Yorum
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Blog Yazısı
3 dk.
Eren Düzgün Kaya
Blog Yazarı

"Artık gitme zamanı geldi (alla gar ede ora apienai), ben ölüme, siz hayata; hangimizin daha iyi olana gittiğini tanrı dışında kimse bilemez" (42a).

Sokrates’e göre ya ölüm hiçbir şey olmak ve hiçbir şey hissetmemektir ve bu anlamda rüyaların olmadığı çok uzun ve tatlı bir uykuya benzer, öbür anlamda ise ruhun buradan başka bir yere geçişidir ve Tanrılar, sözcüleri haklı ise diğer ölülerin ruhlarıyla karşılaşacak; Homeros ile Odysseus gibi büyük zihinlerle diyaloglar kurabilecektir. Hangisi seçilirse seçilsin Sokrates’e göre ölüm iyidir. Kısaca dedikleri gibi felix Sokrates (mutludur Sokrates) çünkü düşünce ve hayat arasındaki en büyük bağı sağlamış, tutarlı olmuştur. Sonuna kadar ideallerine ve dediklerine, dogmatik diyemeyeceğimiz bir esneklikle, bağlı kalmış; düşüncesi uğruna ölmeyi seçmiştir, Belirtmeli ki bu hareketi onu ölümsüz kılan en son kılgısı olmuştur. Sokrates bir diğer anlamıyla gerçek için ve inandığı değerler için ölmeyi bile göze almış insan, bugünde yaşamaya devam ediyor mu? Yoksa çoktan bütün “Sokratlar” öldü mü? Gerçek ve hakikat uğruna ölüme kaç insan mutluca gidebilir, kim bu kudrete sahiptir? Veya bugün modern hukuk ve adalet bu vakanın tekrarlanmayacağının garantisini verebilir mi? Sokrates felsefe uğruna infaz edilmiş ilk insandır ve domino taşlarının başıdır. Ondan sonra bu uğurda ölecekler için bir ilk simgedir. İnsanların çıkar uğruna hakikati dahi ezebileceğinin göstergesidir bu anlamda Machiavelli’nin işaret ettiği gibi yönetenleri yönetenlerin güç uğruna öldürdüğü biridir aynı zamanda. Sokrates o günkü ölümüyle yeniden doğmuş olandır, felsefeyle ilgilenen ilgilenmeyen herkesin kalbinde yer edinmiş ve felsefe ile özdeşleşmiş bir bütündür, o bir simgedir. Sorularımıza dönersek, hayır bugün Sokrates “gibiler” Sokrates gibi değil. Bugün insanlık değerlere yani adalet, hukuk, iyilik (agathon), sevgi, ruh gibi kavramlara fazlasıyla yabancı, bunun da aslında çok basit bir sebebi var: neoliberalizm ve neoliberalizm etkisinde gelişen toplumda genel bir uyuklama haleti ruhiyesi mevcut. Sömürülen insanlık, uyanıştan uzak görünüyor çünkü “kurtlar” her geçen gün güçlenmeye ve nüfuz alanını genişletmeye devam ediyor, buna karşılık ise kurtların bu parçalama sistemi ise her yeni gelen nesil ile daha da yerleşiyor daha da doğallaşıyor. Ve ikinci soruya bununla bağıntılı olarak yine hayır, modern hukuk Sokrates vakasının tekrarının garantisini sağlamamayı geçsin çoktan tonlarca başka Sokrates’i öldürdü. Öldürdü burada daha mecaz bir anlamdadır, açıklamak gerekirse sistem insanları akli güçten yoksun bırakıyor ve Sokrates’in en önemli özelliği olan gerçeği akıl ile arama sanatından mahsun bırakıyor. Bu anlamda ise Sokratesler daha doğmadan ölüyor. Sokrates bugün yaşamda olsa idi, yine aynı kaderi paylaşırdı ve bunu eskisinden daha emin şekilde yapardı. İnsanın insanı bu denli sömürmesine ve bunun bir sistemmiş gibi oturmasına asla göz yumamazdı, çünkü bu ortamda hakikat üstüne bir örtü iniyor, insanlar hakikat nedir sorusunu bile unutuyor ve sadece iyi yaşamaya bakıyor.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
  • Dış Sitelerde Paylaş
Evrim Ağacı'na Destek Ol
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Dişler sadece ağız içinde değil, vücudun farklı bölgelerinde de gelişebilir. Bu durum, “ektopik diş” olarak adlandırılır ve genellikle diş arkının dışında veya uygun olmayan pozisyonlarda oluşmasına yol açar.

Genetik yatkınlık, ektopik dişlerin oluşumunda önemli bir rol oynar. Bazı genetik sendromlar, ektopik dişlerin gelişim riskini artırabilir.

Örneğin, “Treacher-Collins” sendromu, yüz bölgesinde ciddi kusurlara yol açabilen kalıtsal bir hastalıktır ve bu sendroma sahip bireylerde ektopik dişler daha sık gözlemlenir.

Diş gelişimi sırasında enfeksiyonlar, dişlerin normal sürme yolunu değiştirebilir. Özellikle süt dişleri ve kalıcı dişler arasındaki geçiş döneminde yaşanan enfeksiyonlar, dişlerin beklenmedik yerlerde oluşmasına yol açabilir.

Ağız bölgesine alınan darbeler veya yaralanmalar da ektopik dişlerin gelişimini etkileyebilir.

Ektopik dişler genellikle belirti vermez ve çoğu zaman tesadüfen diş hekimi muayeneleri sırasında tespit edilir. Ancak bazı durumlarda bu dişler estetik veya fonksiyonel sorunlara yol açabilir.

Örneğin ektopik bir diş; bitişik dişlerin hizasını bozabilir, çiğneme işlevini etkileyebilir ve dişlerin sağlığına zarar verebilir.

🧑🏻‍💻 Yazar: Melisa Bozkurt
🧑🏻‍💻 Editör: Ayşegül Şenyiğit Özdil

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
İnceleme
Physic Man
Physic Man
52K UP
İnceleyen10
Venom serisinin uzun zamandır hayranı olarak, üçüncü filmin çıkmasını sabırsızlıkla bekliyordum ve hayal kırıklığına uğratmadı! "Venom: The Last Dance" aksiyon, komedi ve sizi özellikle doruk noktasında koltuğunuzun kenarında tutan bazı şaşırtıcı dönüşlerin harika bir karışımıdır. Venom: The Last Dance" aksiyon, mizah ve Eddie Brock ile simbiyotik meslektaşı Venom arasındaki karmaşık ilişkiye derinlemesine bir dalışı ustalıkla harmanlayan heyecan verici bir sinematik deneyimdir. Bu film izleyicileri heyecan verici bir yolculuğa çıkarır ve yalnızca muhteşem görsel efektler değil, aynı zamanda izleyicileri baştan sona meşgul eden ilgi çekici bir hikaye de sunar.
"The Last Dance"in öne çıkan yönlerinden biri, Eddie Brock rolünü tekrar canlandıran Tom Hardy ile Venom'un sesi arasındaki dinamik kimyadır ve bu ses, zekâ ve vahşetin bir karışımıyla mükemmel bir şekilde hayata geçirilmiştir. Şakalaşmaları hem eğlenceli hem de düşündürücüdür ve kimlik, arkadaşlık ve kontrol mücadelesi temalarını araştırır. Hardy'nin performansı büyüleyicidir, çünkü inanılmaz derinlik ve nüansla insan ve simbiyot ikiliğini canlandırır.
The Filmin temposu, hem heyecan verici hem de görsel olarak çarpıcı olan yüksek oktanlı aksiyon sahneleriyle ustaca işleniyor. Dövüş sahnelerinin koreografisi, Venom'un benzersiz yeteneklerini etkili bir şekilde vurgularken anlatının duygusal vuruşlarını dengelediği için özellikle dikkat çekici. Her savaş önemli hissettiriyor, karakterleri ileriye taşıyor ve gelişimlerine katmanlar ekliyor.
Dahası, yardımcı oyuncu kadrosu hikayeye zenginlik katıyor. Eddie ve Venom'a beklenmedik şekillerde meydan okuyan yeni karakterler tanıtılıyor ve ek gerilim ve merak katmanları yaratıyor. Film, Venom evrenini genişletmede mükemmel bir iş çıkarıyor, gelecekteki olasılıklara işaret ederken mevcut yaylara tatmin edici çözümler sağlıyor.
Görsel olarak, "Venom: The Last Dance" canlı CGI'sı ve çarpıcı sinematografisiyle göz kamaştırıyor. Simbiyotun güçlerinin yaratıcı tasviri hem yaratıcı hem de korkutucu ve izleyicilerin bu serinin karanlık tarafını tam olarak takdir etmelerini sağlıyor. Film, her şeyi çok ciddiye almamamızı hatırlatan hafif anlarla daha karanlık temaları dengeliyor ve bu da onu her yaştan hayran için keyifli bir izleme deneyimi haline getiriyor.
Sonuç olarak, "Venom: The Last Dance" sadece bir devam filmi değil; Eddie ve Venom arasındaki kaotik ama tuhaf bir şekilde sevimli ilişkinin bir kutlaması. Film, mizah, aksiyon ve duygusal derinliği başarılı bir şekilde bir araya getirerek onu süper kahraman türünün hayranları için mutlaka görülmesi gereken bir film haline getiriyor. Venom destanının uzun süredir takipçisi olun ya da yeni başlayan biri olun, bu film sizi kesinlikle heyecanlandıracak ve daha fazlasını isteyecek. Şiddetle tavsiye edilir!
7.5/10
(2 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Venom: The Last Dance
Yönetmen: Kelly Marcel
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Berkay Kalaycık
Çeviren

Akdeniz tipi iklim bölgeleri (AİB) beş kıtaya yayılmıştır: Afrika, Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika. Bitki örtüsü (yakıt) büyümesini sağlayan serin ve yağışlı kışlar ve bitki örtüsünün tutuşabilirliğini artıran sıcak ve kuru yazlar ile karakterize edilen, güçlü bir mevsimsel iklimi paylaşırlar. Buna bağlı olarak, ekolojik ve evrimsel süreçler ile insan toplumları, Akdeniz tipi iklim bölgelerinin çoğunluğunda, ateş tarafından güçlü bir şekilde şekillendirildi.

Daha yakın zamanlarda, peyzaj ve iklimde yaşanan insan kaynaklı değişimler, yangın rejimlerinde ve dolayısıyla Akdeniz tipi iklim bölgelerinin beşinde de sosyo-ekolojik etkilerinde güçlü değişikliklere yol açmıştır. Son yıllarda artan nüfus, vahşi yaşam alanı ile kentsel alan arayüzüne (veya kısaca "VKA", yaban hayatı alanları ile kentsel alanların iç içe bulunmasını ifade eder) milyonlarca yeni insan ile barınak getirdi ve şiddetli yangın dönemlerinde ısınma ve kuruyan iklimler ve buna artı olarak meydana gelen tutuşmalar (çoğunlukla antropojenik), ekstrem orman yangını olaylarının (kısaca "EOO") yaygınlığının artmasına neden oldu. Ekstrem yangın olayları da, genellikle çok geniş yanan alanlara ve insan yaşamı ve onun varlıkları üzerinde önemli etkilere neden oldu.

39
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alıntı & Aforizma
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen
Bilim, kibrimizi azalttığı ölçüde gücümüzü arttırır.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
21
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Levent Özkarayel
Yazar

Atom, kimyasal bir elementi oluşturan maddenin en küçük yapıtaşıdır. Katı, sıvı, gaz ve plazma hâlindeki her madde, nötral veya iyonize olmuş atomlardan oluşur. Çoğu atom, 1 metrenin 10 milyarda biri (yani yaklaşık 100 pikometre) büyüklüğündedir. Bu kadar küçük ölçeklerde, kuantum mekaniğinden kaynaklı etkiler maddenin davranışını domine etmeye başlar. Bir diğer deyişle, örneğin bir tenis topunun davranışlarını kestirmekte kullandığımız klasik fizik, bu ölçekte anlamını yitirir. Dolayısıyla, atomlar kadar küçük nesnelerin davranışlarını açıklayabilmek için kuantum fiziği denilen özel bir fizik türünün kullanılması gerekir.

Her atom, bir çekirdek ve bu çekirdeğin etrafına bağlı hâlde bulunan 1 ya da daha fazla sayıda elektrondan oluşur. Atom çekirdeği ise 1 ya da daha fazla sayıda proton ve nötrondan oluşur. Hidrojen atomlarının en yaygın formu hariç, bütün atom çekirdeklerinde nötronlar bulunur. Elektronlar, proton ve nötronlara göre o kadar küçüktür ki, atomun toplam kütlesinin %99.94'ünü protonlar ve nötronlar tek başlarına oluştururlar.

375
4
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Aydoğdu
Tarih ve Araştıma Mezunu

Türkler Anadolu’da yerleşik bir hayata geçmeden önce Kürtler Azerbaycan’da Gence’den Bakü’ye, Bakü’den İran’da Tebriz’e, Tebriz’den Hamedan’a, Hamedan’dan Şehrizor’a, Şehrizor’dan Cizre’ye, Cizre’den Urfa’ya, Urfa’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Erciş’e kadar uzanan yüz binlerce kilometre karelik topraklarda, tarihin kadim dönemlerinden başlayarak yaşam ve egemenlik mücadelesi vermekteydi.

Kürt kökenli Mervanî hanedanı 984'ten 1083'e kadar Diyarbakır'dan Suriye ve Irak'ın bazı bölgelerini de içine alan bir bölgeyi yönetti. Yine Kürt kökenli Müslüman olan Eyyubî hanedanı 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolunun bazı bölgelerini yönetti.

Ahmet Nezihî Turan'a göre, Orta Anadolu'daki ilk Kürt yerleşim yeri 1463'te, günümüzde Ankara yakınlarındaki Kızılcahamam ve Çamlıdere'yi kapsayan Yaban Âbâd'da kurulan Kürtler'dir. Mark Sykes'a göre, Kürtlerin Orta Anadolu'ya en erken nüfus transferi veya sürgünü,Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşti.

Tüm Reklamları Kapat

Klasik Antik Çağ'ınKarduya'lılarıgibi, Kürtlerin öncül popülasyonlarına ilişkin çeşitli hipotezler vardır. İslami yönetim altında bilinen en eski Kürt hanedanları (10. ila 12. yüzyıllar) Hasnaviler, Mervaniler, Revvâdîler, Şeddâdîler ve ardından Selahaddin Eyyubî tarafından kurulan Eyyubîler'dir. 1514 Çaldıran Savaşı, Kürtlerin Osmanlılarla ittifak yapması ve Doğu Anadolu’da Kızılbaş isyanları sonrası boşaltılan bölgelere Sünnî Kürtlerin yerleştirilmesi açısından Kürt tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. 1597 tarihli Şerefname, Kürt tarihinin ilk yazılı kaydıdır.

X. yüzyılda Abbasi halifesinden sultanlık ünvanı alan Oğuz Selçuklu Hanedanından Sultan Alparslan, Anadolu’nun kapılarını açmak için Kürdistan’da müttefik bulma peşindeydi. 1071’de Malazgirt Savaşına hazırlanırken, dönemin güçlü Kürt beylikleri ve aşiretleriyle ilişkiler geliştiriyordu. Bunun sonucunda Meyafarqîn (Silvan) merkezli Mervani Sultanlığı’nda aradığı müttefikleri buldu. Yörenin birçok aşiretinden de kendi kabile güçlerine denk bir kuvvet derledi. Sanıldığının aksine, Bizans İmparatorluğu’na karşı verilen Malazgirt Savaşı, sadece Türk boylarından derlenen güçlerle değil en az onlar kadar Kürt aşiret ve beylik güçleriyle verilen ve kazanılan bir savaştı.

Kürtler batıdan ve kuzeyden gelen Roma ve Bizans saldırılarına karşı varlıklarını korumak ve geliştirmek için güçlü müttefiklere ihtiyaç duyuyorlardı. Arap-İslâm güçlerinde bu imkânı gördüler. Türk boylarının bölgeye gelişine kadarki süreçte Arap güçleriyle geliştirdikleri ilişkiler temelinde hızla İslâmlaşmalarının temel nedenlerinden biri, bu güvenlik ihtiyacıydı.

Her iki taraf, Malazgirt Savaşına bu stratejik mantıkla girdi. Savaş kesinlikle Bizans İmparatorluğu’na karşı Kürtlerle Türklerin ortak savaşıydı. Bu savaşın sonuçları açıktır: Türk boyları için Anadolu’nun kapıları açılmış, tarihî bir dönem başlamıştır. Kürtler ise, kendilerini yüzyıllardan beri sürekli baskılayan ve geriye iten tarihî bir engelleyici güçten kurtulmuş olmaktadır. İslâm, bu ilişkide harç görevini görmüştür. İslami örtü altında verilen ortak savaş, aslında kabile ve aşiret özellikleri ağır basan iki halkın, varlıklarını koruma ve geliştirme amaçlıydı. Başarısızlık daha o zaman her iki halk için varlıklarını yitirme ve gerileme anlamına gelecekti. Zaman zaman çatışmalarla bozulsa da Kürt-Türk ilişkilerinde bu mantık, günümüze kadar geçerliliğini sürdürecektir. Türklerin Anadolu içlerine yerleşmeleriyle birlikte, bu bağlılık hep koruyacaktır. Tarihin kritik anlarında her iki güç, ancak birlikte davrandıklarında başarılı olabileceklerini hatırlayacaklardır. Kürt Eyyubî Hanedanlığı’nda, birçok Anadolu beyliğinde ve Osmanlılar döneminde bu mantık, hep işleyecektir. Tarihin derinliklerine uzandığımızda, Hitit-Mitanni (M.Ö. 1600’ler) ilişkilerinden beri Anadolu ve Mezopotamya’daki güçler arasında benzer bir stratejinin işlediğini görmekteyiz.

Kaynaklar

  1. Gzt. Yavuz Sultan Selim'in Kürt Politikası. (4 Eylül 2021). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2024. Alındığı Yer: Gzt | Arşiv Bağlantısı
  2. Haydar Ergül Leyla Atabay Michael Löwy Eşber Yağmurdereli Nasrullah Kuran Cengiz Çiçek Fatma Özbay Hebat Veysel Kayacı. Geçmişten Günümüze Kürt- Türk İlişkileri. Alındığı Tarih: 20 Kasım 2024. Alındığı Yer: demokratikmoderniteorg | Arşiv Bağlantısı
6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nda yayınladığımız bilim haberlerini anlık olarak Bundle üzerinden de okuyabileceğinizi biliyor muydunuz?

Tüm Reklamları Kapat
Daha Fazla İçerik Göster
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close